AİLE HEKİMLERİ NE İSTİYOR?
Aile Hekimleri Dernekleri Federasyonu (AHEF) tarafından düzenlenen 9. Uluslararası Katılımlı Aile Hekimliği Kongresi – AHEKON 2018, sağlık alanında birçok kurumun ve meslek örgütünün katılımıyla Antalya’da gerçekleştirildi. Ülkemizden ve yurtdışından yaklaşık 700 aile hekiminin katıldığı ‘Sağlıklı Yaşayan, Sağlıklı Yaşlanan Türkiye’ temalı kongrede dört kurs, beş okul ve 25 oturum gerçekleştirildi.
AİLE HEKİMLİĞİ, TÜRK HALKININ YAŞAM SÜRESİNİ 10 YIL UZATTI
Aile Hekimleri Dernekleri Federasyonu (AHEF) Başkanı Dr. Şenol Atakan, aile hekimliğinin Türkiye’de 2005 yılında uygulanmaya başladığını, aile hekimliği sayesinde Türk halkının yaşam süresinin uzadığını söyledi. Dr. Atakan, “2000 yılında Türkiye’de ortalama yaşam süresi 68 idi. 2016 yılında ise ortalama yaşam süresi 78’e çıktı” diye konuştu.
Kongre kapsamında düzenlenen basın toplantısında Aile Hekimleri Dernekleri Federasyonu (AHEF) Başkanı Dr. Şenol Atakan, aile hekimlerinin yaşadığı sorunlara dikkat çekerek, aile hekimlerinin yaşadığı sorunların bir an önce çözülmesi gerektiğini söyledi.
VATANDAŞ AİLE HEKİMLİĞİNDEN MEMNUN AMA…
Aile hekimliğinin ülkemizde kamu sağlık alanında memnuniyet oranı en yüksek sağlık hizmeti olduğunu kaydeden AHEF Başkanı Dr. Şenol Atakan, aile hekimliği sayesinde ülkemizde anne bebek ölümlerinin azaldığını, aşılama oranlarının arttığını ve hasta takibinin çok üst düzeye çıkartıldığını kaydetti.
Aile hekimliği sisteminin bu ülkenin bir gururu olduğunu vurgulayan Dr. Atakan, “Avrupa dahil olmak üzere birçok ülke ülkemizdeki aile hekimliğinin başarısını gıpta ile izlemekte, örnek almaktadır” diyerek, aile hekimlerinin böyle bir başarı yakalamışken aşırı iş yükü, hak kayıpları ve sağlıkta şiddet sebebiyle yıprandıklarını, tükendiklerini dile getirdi.
AİLE HEKİMLERİ TÜKENDİ
Dr. Atakan, Edirne’den Kars’a yurdun her noktasında görev yapan aile hekimleri adına TBMM’nden sağlıkta şiddeti azaltacak caydırıcı nitelikte bir yasa geçmesini, aile hekimlerine asli işleri dışında yüklenen ek görevlerin alınmasını ve aile hekimlerinin hak kayıplarının telafi edilmesini istediklerini belirtti.
Geçtiğimiz haftalarda TBMM’ye gelen yasa teklifinin AHEF dahil olmak üzere, hiçbir meslek kuruluşunun fikri dahi alınmadan hazırlandığını vurgulayan Dr. Atakan, “Yasanın 24. maddesi sağlıkta şiddeti caydıracak hiçbir içeriğe sahip değildir. Görevi başında şiddete uğrayan hekime sadece ‘karakola gitme’ ifaden iş yerinde alınsın denmektedir. Bu yasa tasarısı büyük bir hayal kırıklığıdır” açıklamasında bulundu.
HEKİM SEÇME ÖZGÜRLÜĞÜ KALKIYOR MU?
Yasanın 30’uncu maddesine dikkat çeken Dr. Atakan, vatandaşın kendi aile hekimini seçme özgürlüğünün ortadan kalktığını, yasanın bu hali ile geçmesi durumunda Sağlık Bakanlığı’nın bireylerin isteği olmaksızın aile hekimini değiştirebileceğini söyledi.
AİLE HEKİMLİĞİ ÖZELLEŞİYOR MU?
Yasa bu haliyle onaylanırsa aile sağlığı merkezlerinin işyeri statüsüne geçeceğini ve doktorların işveren olacağını vurgulayan Dr. Atakan, “Aile hekimleri kamu çalışanı değil, işveren oluyor, vergi mükellefi oluyor. Daha açık ifadeyle aile hekimliğinin özelleşmesinin önü açılıyor. Aile hekimliği sistemi bir kamu hizmetidir. Aile hekimleri kamu hizmeti sunmaktadır. Aile hekimliği özelleştirilemez. Bunu kabul edemeyiz, etmiyoruz. Bunu halkımızın da kabul etmeyeceğine inancımız tamdır” dedi.
Dr. Atakan, “Özelleşme, ikinci ve üçüncü basamakta bile tartışılır ama birinci basamak sağlık hizmetlerinde böyle bir şey tartışılamaz. Toplumun anayasal haklarından bahsediyoruz” diye konuştu.
1000’DEN FAZLA AİLE HEKİMİ İSTİFA ETTİ
Olumsuz koşullar sebebiyle 1000’den fazla aile hekiminin istifa ettiğinin altını çizen Dr. Atakan, aile hekimliğinin aşılama oranları ve koruyucu sağlık hizmetlerini artırdığını, anne ve bebek ölümlerini azalttığını, 2004’te 8 bin 929 olan kızamık vakasını 2010’da sıfıra düşürdüklerini ancak aile hekimliği sınırları dışında yüklenen ekstra görevlerin bu başarıların önüne geçebileceğini, bundan vatandaşın da olumsuz etkileneceğini sözlerine ekledi.
AİLE HEKİMLERİ NE İSTİYOR?
Aile hekiminin görev tanımlamasının yapılmasını ve bunun sınırlarının çizilmesinin gerektiğine dikkat çeken Dr. Atakan, sözlerini şöyle sürdürdü: “Aile hekimliği disiplininin gereklerinden taviz vermeden görevimizi yapmak istiyoruz. Türkiye’de aile hekimliğinin gerilemesinin en büyük sebeplerinden biri, ‘aile hekimi her işi yapar’ mantığı… Görev tanımı olmayan, disiplininin gereklerini yapmayan hiçbir iş sağlıklı yürümez. Sahadaki birçok arkadaşımız adli defin nöbeti tutuyor. Birçok ilçede aile hekimleri ciddi iş yükü altında çalışıyor ve haftada iki üç gün nöbet tutuyor. 273 sağlık raporunun aile hekimi tarafından yazılması isteniyor. (Ehliyet raporu, sporcu raporu, vb…)
Aile hekimi, rapor alacak kişiyi başka bir hastaneye sevk ettiğinde işin mali boyutu devreye giriyor. İster kamu ister özel olsun vatandaşın ücret ödemesi gerekiyor. Bunun tepkisi bile aile hekimine yansıyor. Yeni yönetmelikte aile hekimi ehliyet için ‘resim çeker’ açıklaması da var. Bu da başka bir angarya…”
“1500 AİLE HEKİMİ TEK BAŞINA ÇALIŞIYOR”
Dr. Şenol Atakan, şu anda tahmini olarak 1500 aile hekiminin tek başına çalıştığını belirtti ve sözlerini şöyle sürdürdü: “Sağlık personeli yok çünkü kimse gelmek istemiyor. Sebebi de aile hekimliğinin hiçbir cazip tarafının kalmamış olması. Gelirler önemli miktarda düşürüldü, iş yükü arttı, sağlıkta şiddet yüzünden cazibesini gitgide yitirmekte ama bu sorunlar çözümsüz değil, çözümleri var. Yapmamız gereken çok iş var. O yüzden sahanın 14 yıllık tecrübesini ortaya koyarak, bu işin bütün muhatapları aynı masa etrafında toplanmalı. Bu modeli daha da iyi bir hale getirmeliyiz, sıkıntıları aşmalıyız. Bu modelin daha da gelişmesi gerekiyor. Türk toplumunun sağlığı için, sağlıklı yaşamak için bunun yapılması şart.”
Kaynak: haberturk.com